Korona Günlükleri Vol.1

Korona Günlükleri Vol.1

Mart 24, 2020 0 Yazar: digitalyazarlar

Merhaba, Korona günlükleri vol.1 ile karşınızdayım. Bu satırları size 12 m2 ‘lik odamdan yazıyorum. Sosyal izolasyon gereği evlere kapanmışken kendimizi koronavirüs üzerine blog yazarken bulduk. Harıl harıl sitemize içerik yetiştirmeye çalışırken zihnimizin birden bire aynı anda parıldamasıyla “yok artık” diyerek korona günlükleri yazmaya karar verdik. İşte karşınızda Korona Günlükleri Vol.1… Keyifli Okumalar.

Korona Günlükleri: İlk Hafta

İlk gün iki yol arkadaşı dışarı çıktık ama bir yandan yetkili mercilerden gelen açıklama diğer yandan hijyen konusunda dikkatli olma çabaları ile birlikte diken üstünde bir gün geçirerek o günü noktaladık ve evlere dağıldık. Bakalım sonraki günler karantina altında neler olmuş, okumaya devam 🙂

Evde İkinci Gün

Dünden beri kendimi eve izole etmişken aslında bir yandan da ne olduğunu anlamaya çalışıyordum. Sürekli koronavirüs ile ilgili bilgi edinmeler, bir şok hissi almış başını gidiyordu ama elbette ki bu durumun geçici bir süreç olduğuna kendimi inandırmıştım. Ben biraz daha iyimser taraftım her zamanki gibi 🙂 Okullar bir hafta tatil, sonra online eğitim. İyi, online eğitim bildiğim ve sevdiğim bir sistem. Bu arada rahat rahat blog yazarım bir hafta geçer dedim. Hatta internet üzerinde bir online eğitime kayıt oldum.

koronavirüs, karantina, günlük, koronavirüs karantina, koronavirüs günlükleri

Evde Üçüncü Gün

En sevmediğim şeylerden biri markete yollanmak. Bir gün bana markete gitmeye can atacaksın deseler “hadi ordan” derdim. Her akşam açıklanmaya başlayan teşhis konulan hasta sayılarının ardından hazırlanan bir market listesi ile alışverişe yollandım. Ama nasıl bir mutluluk anlatılmaz yaşanır 🙂 Korona günlükleri vol.1 üçüncü günde bugün hayatımın en büyük değişeni buydu. Dışarı çıkmadan önce duyduğum sevince eklenen binbir tembihle kendimi aksiyon filmlerindeki kahraman savaşçılar gibi hissettim.

Her şeyi elleme markette, al bu mendil kapısını bununla tut. Al bu poşet aldıklarını buna koy. Kimseye yaklaşma, fazla oyalanma… Anında nasıl işlediyse bilinçaltıma o sevincim bir anda kabusa dönüştü. Dokunmamalıyım, yaklaşmamalıyım, hemen eve dönmeliyim. Bence ben yine markete gitmemeliyim 🙂

Evde Dördüncü Gün

Bir gün önceki dışarı çıkma tecrübesinden sonra evde kalmanın daha iyi olduğuna bir kez daha emin olarak kendimi işe verdim. Digital Yazarlar olarak blogumuzda bu konuya ağırlık vererek herkesin işine yarayacak neler yazabiliriz üzerine yoğun bir beyin fırtınası ile yazmaya koyulduk. Dolayısıyla bu durumu hem kendimiz için hem başkaları için fayda sağlar bir duruma dönüştürmek ruhuma da iyi geldi.

Evde Beşinci Gün

Ben kendimi ne kadar olumluya odaklamaya çalışsam da ev içinde gündem belli. Dedem camiye gitmek istiyor ona uzuuun bir konuşma. Babaannem “kıyamet mi kopacak, salgın hastalıklar başladı“ diyor. Annem deseniz telefonda dünyanın sonu gelmiş modunda konuşmalar. Babam ise sessiz. Evden çalışma sistemine adapte olmaya çalışıyor. Anlık bir ruh daralması yaşıyorum ama geçiyor.

Evde Altıncı Gün

Markete gitmek yeniden sevimli gelmeye başladı bana sanki 🙂 Soruyorum ama ihtiyaç yok. Keşke bir kısmı yok deyip almasaydım diye içimden kendime tatlı tatlı saydırıyorum. Çok daraldım bir hava alsam dediğimde babamın cevabı “camını aç” olunca yapacak bir şey yok. Camdan derin nefes çekmek iyidir diyerek kafamı uzattım. Bir de ne göreyim. Dedem dışarda!!!!

Hangi ara görünmeden çıktı kimse bilmiyor. “Dedeee” diye sesleniyorum dönmeden bir el edip hızlanıyor. Tabi ev halkı ayakta, babam görevlendiriliyor “ben gitseydim” diyemeden. Dedem eve geri getiriliyor. Kargaşa felaket. Herkes bir ağızdan öyle bir konuşuyor ki dedemin yüzündeki o ifadeyi hiç unutamayacağım sanırım. Korku, kırgınlık, suçluluk karışımı o masum ifadesi. Korumak isterken biraz sert çıktılar sanki. Ama bu durumun dedemdeki etkisinin sadece 2 gün sürdüğünü de söylemeden geçmeyeyim 🙂

Evde Yedinci Gün

Gerçekten sıkıldım. Beni sıkan ise belirsizlik. Okullar ne zaman açılacak? Hayat ne zaman normale dönecek? Ne zaman bitecek? Her an haber dinliyorum. Arkadaşlarımla sürekli iletişim halindeyim. Bazen gırgır şamata, bazen bir karamsarlık çöküyor.

Haberlerde dışarı çıkan ve piknik yapanları görmek açıkçası sinirimi bozuyor. Çünkü evde kalmak hepimiz için bir sorumluluk. Her ne olursa olsun sağlığımız yerinde. Psikolojik olarak denge kurmak ve adapte olmakta zorlanabiliriz. Ama bunun için kendimizi sokağa atmak çözüm mü? Sağlığını hiçe sayıp çalışan sağlık görevlileri ve resmi görevlilere haksızlık değil mi? Dip dibe yapılan piknikler salgının yayılma riskine sebep değil mi? Bizim ki psikoloji değil mi!!!

Korona günlükleri vol.1 böyle sona erdi. Haftaya korona günlükleri yeni serisinde görüşmek üzere. sağlıkla kalın. Diğer günlüklere ulaşmak için koronavirüs günlükleri kategorimize göz atabilirsiniz.

Yazan: DG1

0Shares