Ramazan Gelenekleri ile Geçmişten Bugüne Yolculuk

Ramazan Gelenekleri ile Geçmişten Bugüne Yolculuk

Mayıs 1, 2019 0 Yazar: digitalyazarlar

Ramazan gelenekleri içinde toplumumuzda geçmişten günümüze taşınan bir mani ile başlayalım.
Ramazan geldi dayandı, Camiler nura boyandı, Top atıldı, kandil yandı, Cümle alem buna inandı

Mahya ışıkları ile donanan camiler de ilk teravih ile başlayan Ramazan, ilk sahur ve ilk iftar heyecanı ile devam edecek. Osmanlı’dan günümüze gelen Ramazan gelenekleri mübarek Ramazan ayının dinen taşıdığı maneviyatı pekiştirici özelliktedir.

Ramazan Gelenekleri Haline Gelen Zaman Habercileri

Dönemin şartları düşünüldüğünde Ramazanın başlangıcı imsak ve iftar saatlerinin belirlenmesi ve halka duyurulması için kullanılan yöntemler, Ramazanı insanlara sevdirmek ve maneviyatını pekiştirmek amacıyla birer sanat haline gelmiştir.

Ramazan ayının başlangıcı o zamanki koşullarda Ramazan hilalini gözetlemekle görevli kişiler tarafından belirlenirdi. Ramazan hilalinin bildirilmesiyle mahyalar yakılır ve halka Ramazan ayının geldiği bu şekilde bildirilirdi. Ramazan gelenekleri içinde mahya sanatı günümüzde hala çok önemli bir yer teşkil etmektedir. Mahya çift minareli camilerin arasına içleri zeytinyağı ile doldurulan kandiller ile yazılan Ramazanı ifade eden yazı sanatıdır. Osmanlıdan günümüze gelen bu gelenek ile Ramazan ayında ışıl ışıl olan camiler Ramazan coşkusunu yansıtmaktadır.

İmsak ve iftar vakitlerindeki top atışları Sultan 3. Mustafa zamanında Rumeli Hisarı’nda başladı. Daha sonra tüm ülkeye yayıldı.

Yine dönemin koşullarına göre halkı sahur vaktinde uyandırmak amacıyla başlanan bir diğer Ramazan geleneği günümüzde de temsili olarak devam eden Ramazan davulcularıdır. O dönemde genellikle mahalle bekçileri bu görevi yerine getirmekteydi. Mahalle halkına da aşina olan Ramazan davulcusu, her evin kapısında o aileye yönelik yarı esprili bir mani okur, harçlığını alır ve diğer eve doğru yoluna devam ederdi. Evinde hasta olanlar, cam önüne sarı renkli bir çiçek koyar, Ramazan davulcusu o evin önünden geçerken davul çalmazdı. Bazen ilk gece mahallenin gençleri de davulu alarak tüm mahalleyi fenerlerle dolaşırlardı.

Ramazan davulcuları sadece halkı sahur için uyandırmakla kalmayıp, bir sahur eğlencesi haline gelmişti. Bu sebeple günümüze kadar gelen bu gelenek hale devam etmektedir.

Ramazan Gelenekleri ile Halkın Bütünleşmesi

Maneviyatın en yoğun yaşandığı, tüm dünyevi yaşama bir anlamda ara verildiği mübarek Ramazan Ayında Osmanlı döneminde bu duyguları pekiştirecek pek çok şey yapılmış, bunlar gelenek haline getirilmiştir.

  • Ramazanın gelişiyle padişah tarafından hazırlanan “Tembihname” ile ramazan boyunca herkesin birbirine saygılı olması, yardımlaşması ve Ramazanın ruhuna uygun hareket etmesi halka duyurulurdu.
  • Evler, sokaklar, camiler her yer Ramazan gelmeden önce temizlenirdi
  • Mutfaklarda Ramazan hazırlığı yapılır, devlet esnafın fiyatlarını ve ürünlerini denetler. Zam yapılmaması ve hatta indirim yapılmasını tebliğ ederdi.
  • Berberler parası olmayanları ücretsiz traş ederdi. Bu sebeple Ramazan boyunca hep açık olan dükkanların başında berberler gelirdi.
  • Esnafların veresiye defterlerindeki borçların varlıklı kişilerce ödenmesi de bir Ramazan geleneği idi. Bu yardımın en anlamlı yanı ise, ne yardımı yapan kimin borcunu ödediğini bilirdi ne de borcu ödenen bu yardımı yapanın kim olduğunu.
  • Bir başka adet, ramazan gecelerinde sokaklarda ikram edilen şerbetlerdir. Teravih şerbeti adı verilen bu gelenek ile namaz sonrası halka şerbet dağıtılmasıdır. Siz de evinizde böyle bir ikramda bulunmak isterseniz ev yapımı gelincik şerbeti tarifimizi misafirlerinize sunabilirsiniz.
  • Maddi ve manevi her şeyin paylaşılmasını esas alan gelenekler ile Ramazan toplumca bir bütün olarak yaşanırdı.
  • Sahur saatlerine kadar süren Ramazan eğlenceleri içerisinde Karagöz, meddah ve ortaoyunu yer almaktadır.
  • Ramazan ayının ilk 10 gününde Padişahın huzurunda önemli alimlerin katılımıyla tefsir dersleri yapılırdı. Bu derslere huzur dersleri adı verilirdi.

Ramazan Geleneklerinde Osmanlı Sofraları

Osmanlı döneminde Ramazan sofraları iftariyelik ve yemekler olmak üzere iki aşamalı kurulurdu. Sağlık açısından boş mideye birden yemek yenmemesi için ilk sofrada sadece iftariyelikler olur daha sonra yemeğe ara verilirdi. Bu arada dileyenler akşam namazını kılardı. İkinci olarak yemek sofraları kurulur, burada da sohbet eşliğinde yemekler ağır ağır yenirdi.

Ramazan ayı boyunca evlerin kapıları açık tutulur, Tanrı misafiri olarak gelen herkes de sofralarda ağırlanırdı. Yemek sonunda ev sahibi “Bu akşam sizi soframızda yedirdik, dişinizi eskittik” diyerek diş kirası adı altında misafirlerine hediyeler verirdi. Sofralarda israf olmaması da  göz önüne alınır, gösterişten uzak sağlıklı doyurucu yemekler olmasına dikkat edilirdi.

Osmanlı dönemi Ramazan sofralarının en dikkat çekici yanı 7 gün üç sofra geleneğidir. 7 gün boyunca toplu verilen iftar yemeklerinde 3 ayrı sofra kurulurdu. 3 sofrada da aynı yiyecekler olur, ayırım yapmadan herkes davet edilirdi. 3 sofraya ayrı isimler verilir, sofralarda kaç kaşık varsa kaşık sayısı kadar sofranın ismi yazılırdı. Sofra isimlerinin yazılı olduğu bu kaşıklar kapının önünde bir sepette durur, gelen her misafir seçtiği kaşıkta yazılı olan isme göre sofraya otururdu.

Böylece zengin fakir ayrımı olmadan herkesin eşit şartlarda iftar sofralarında olması sağlanır, birbirini tanımayan insanların da birbiri ile kaynaşmasına vesile olurdu. Ramazan gelenekleri içerisinde en etkileyici olanlardan birisi de buydu. Yine Osmanlı döneminde çıkan pişirme usulüyle ismini alan Türk kahvesi misafirler için yemek sonrası ikram edilen içeceklerdendi.

Vazgeçilmez Tat Ramazan Pidesi

İftar saati hala kuyruklarda beklediğimiz sıcacık ve kendine has kokusuyla Ramazan pidesi, Osmanlı zamanında bir Ramazan ekmeği olarak ortaya çıkmıştır. Fırınlarda şekil verilmesi için o dönem özel tırnakçı ustaları çalışırdı. Yumurtalı ve yumurtasız olmak üzere 2 şekilde hazırlanan Ramazan pidesi için o zaman da fırın önlerinde kuyruklar oluşur, iftara yakın zaman pide kuyruğunda sohbetlerle geçirilirdi.

Ramazan Gelenekleri ve Arefe Çiçekleri

Kendi çocukluğumdan da hatırladığım “tekke orucu” ile çocuklar oruç tutmaya alıştırılırdı. Sahur vaktinden öğle vaktine kadar oruç tutan çocuklara ayrıca ilk oruçlarında hediyeler verilirdi. Arefe günü çocuklara bayramlıkları giydirilir ve çocuklar yepyeni giysileri ile sokaklara çıkarlardı. Bayramın coşkusunu Arefe gününden yaşatan bu geleneğe de “Arife çiçekleri” adı verilmiştir. Arefe demek bayram demek. Aynı maneviyat Ramazan Bayramı geldiğinde de farklı güzellikler de sürdürülmüştür. Ramazan gelenekleri orucun, ibadetin sadece bireysel değil tüm toplumca bütünleşerek yapılmasını sağlayan önemli değerleri günümüze kadar taşımıştır. Birlik, beraberlik, yardımlaşma duygularının yaşandığı hayırlı ve bereketli bir Ramazan Ayı geçirmek dileğiyle.

1Shares